7 Aralık 2012 Cuma

Çocuğa Karşı Şiddet !!!

Uzun zamandır yazmak istediğim bir konu bu.
.Yani aslında haberlerde duyduğum zaman,gazetelerde gördüğüm zaman,filmlerde bazı dizilerde
 rastladığım zaman kendi kendime yada çevremdekilerle konuştuğum bir iç
acısını buradada yazmak istiyorum.
 Aslında bir soru "Arkadaş nedir bu çocukların çektiği ??? "
Bi düşünün son zamanlarda çocuklara yönelik şiddette akıl almaz bir artış yokmu?
Son zamanlar dediğim yine bi 9-10 seneyi kapsıyor yani.
Her geçen gün haberlerde rastladığım bu olaylar gittikçe şiddet dozunu artırıyor ve bunu benim aklım,yüreğim kaldıramıyor !!
Bu Kayseride meydana gelen olay benim ömrümün yarısını aldı sanki. 3 çocuğun bayramda gittikleri evdeki CANAVAR tarafından başlarına gelenler :(( Hala içim yanıyor resmen :(
Ya kendi çocuğunu öldürenler ? Neymiş efendim çocuk altına yapmış..
Yahu ne oluyor bu millete ??
Kedi köpek bile kendi yavrusu için insana saldırır gerekirse bunlar nedir peki??
Kendini koruması imkansız olan ufacık şeyler zaten bunlar nasıl korunsunlar kendi anne-babalarının şerrinden?
Bu gidişatı aklım almıyor.Bu inasanlar neden böyle canavarlaşıyor,neden gittikçe sapıklaşıyor aklım almıyor ve çok korkuyorum.
Korkuyorum çünkü bir şeyin farkına vardım. Çocuğum hasta olabilir (Allah korusun) bu kötü bir hastalıkta olabilir,Kader dersin dua edersin elinden geldiğince tedavisiyle uğşaşırsın ama yinede Allah onu senden alırsa veren O alan O... Heee şimdi diyeceksiniz ki "bunu yaşamadan konuşması kolay" Hayır efendim konuşması hatta düşünmesi dahi kolay değil ama olacak olan budur. Neden mi??
Bir çocuğun kaçırılması,haftalarca,aylarca hatta yıllarca bulunamaması yanında hastalık bile bir nebze daha insaflı gözüküyor...
Hergün ,her dakika " evladım nerede? yavrum nerede? başına neler geldi?" Diye düşünerek hayattamı değilmi bilemeden yaşamak var ; birde elinin altındaki bir çocuk için uğraşmak var...
Hayatımda ilk defa ÖLÜMDEN DE BETERİ vardır lafını kavramış oldum ben böylece...

Allah herkesin çocuğunu,evladını hastalıktan,kötü insanlardan,kötü olan herşeyden korusun....
Artık insanların yapabileceklerinden çok daha fazla korkuyorum..
Evet ben biraz paranoyağımdır. Hiç kimseye güvenmemek bir davranış bozukluğu olarak karşılanabilir ama unutmayınki herkes ama herkes herşeyi yapabilir !!
Kimin ne tür bir ruh hali içinde olduğunu çözemeyebilirsiniz,kimin evde nasıl bir karaktere büründüğünü bilemezsiniz,ve daha önemlisi kimin aklında ne gibi karanlık noktalar,saplantılar var hayal dahi edemezsiniz..


Konu çocuk olduğunda bütün alıcılarınızı tam olarak açın.Çocuk ruhuna zarar verecek herşeyden ve herkesten uzak tutmaya dikkat edin.Buna  tv programlarıda dahildir. O
henüz kendisi ne fiziksel nede zihinsel anlamda koruyamaz. Ve başına gelebilecek her sarsıntı Onu ileride başkalarına zarar verecek bir insan haline getirir.

Çok uzun yazdım aslında dahada içim dolu ama söylediğim herşey yine bunlara çıkıyor.

Çocuğu olan-olmayan  herkese iyi akşamlar dilerim.
Ve herkese mutlu,sağlıklı acıdan-üzüntüden  uzak bir hayat dilerim..
Kalın sağlıcakla...


Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

3 Aralık 2012 Pazartesi

Agatha Christie.."Hercule Poirot ve Miss Marple"

Nerdeyse bütün kitaplarını okuduğum,tekniğini öğrendiğimi sandığım ama arkadaş bir kerede sonunu tahmin edemediğim hikayelerin yegane,tek polisiye ustası bayan yazar.
Miras davaları,zehirli yemekler,eskiden işlenmiş gizli kalmış cinayetler,sevgili uğruna işlenenleri de dahil polisiye adına aklımıza gelebilecek
 (CSI serilerini saymıyorum ;) her türlü polıs ve dedektif hikayeleri serisi bunlar.
Her seferinde okurken "tamam işte kesin bu adam-kadın katildir " diyorum ama yok belki bi kere tutturmuşumdur :)
Çünkü genelde  en sessiz,en masnm sıfatlı ve ennn üzgün perişan gözüken çıkıyor katil :D
Hercule Poirot karakteri başlı başına karizmatik adam (o günkü şartlara göre tabii) üzerine çizilmiş
egosu yüksek,kolay kolay sohbet esnasında altedilemeyen bir dedektif.İnce zevkleri var ,iyi giyinmeyi seviyor ve kendi bıyığına aşık ;)))
Poirot Seçkisini okumanızı ayriyeten tavsiye ederim.
Gelelim küçük ufak-tefek sevimli ihtiyarımız Miss Marple'a.Kendisi benim asıl favorimdir. Ama sizcede yaşlı örgü ören sevimli bir ihtiyarcığın bu zekası dahada etkileyici değil mi?
Her ne kadar kendisi için ikide bir" ben zaten yaşlı bir kızım ne anlarım bu işlerden" desede oküçüçük gözleriyle etrafta olan biteni gözleyip sonra parçaları birbirine eklemesi yeterli ;)
 Evet efndim bu kadar şimdilik bu yazarın bulduğunuz heeer kitabını tavsiye ederim kesinlikle pişman olmazsınız hatta bir çok şey de öğrenebilirsiniz :)


Herkese mutlu akşamlar dilerim..
Hoşçakalın :))

Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

25 Kasım 2012 Pazar

SAHNELER...ASLI Y.


-Ellerini çek üzerimden  !!
-Neden ?? sana açıklamasını yaptım bana inanmıyormun?

Onu dinlemiyordu artık..
Masanın üzerinde duran gümüş renkli ucuz çerçeveyi alıp elinde bir süre tuttu.Baktı,baktı.. Sanki yıllardır göremediği şeyi şimdi,şu anda gider ayak görecekmiş gibi yada görmek istermiş gibi baktı..
Hayır ona inanmıyordu aslında zaten hiç inanmamıştı.
Ne öncekilerde nede bundan sonra.Ne ilk nede son olacaktı bu gün yaşananlar.
O gittikten sonrada devam edecekti kirli,pis ruhunu gezdirmeye.Ama sadece tükenmesini beklemişti.
Bu O'nun  oyunuydu tek başına oynuyordu ve içinde kırıntısı dahi kalmayana kadar bekledi,inanmış ve affetmiş gözüktü.
Bitene kadar,gözünde değeri damla damla azalıp çoraklaşmış bir göle dönüşene kadar.
Ve bugün O'nun zaferiydi. İşte bitmişti şuan kaşısındaki O yıllar önce aşık olduğu ve o aşkı tırnak makasıyla kesip parçalayana kadar uğraştığı,kıymık kıymık yonttuğu adamdı.
 Üzerindeki hafiflemenin tadını uzunca bir süre çıkarmak istiyordu ama artık O'nunla aynı havayı dahi soluyamayacak kadar tahammülsüzleşmişti.
Çerçevenin arkasını açtı,fotoğrafı çıkardı ve nefes bile almadan bi çırpıda ikisinin arasına koca bir uçurum açtı. Çerçevenin içine O'nun tek resmini koyup kapattı ve masanın üzerine özenle yerleştirdi.

Arkasında çamurlu bir camdan akar gibi ağlak bir halde sayıklamalarını duymuyordu. O dışarıdan süzülen güneşe kulak vermişti.Bavulunu aldı kapıya yöneldi,açar açmaz gözlerini yakan güneşe gülümsedi,ısındı,
 içi daha bir mutlulukla doldu.
Yıllardır tuttuğu nefesini bir kerede verir gibi rahatladı.Caddenin sonuna doğru baktı ve kararını verdi ;

Artık hiçbir şey,hiç bir kimse,hiç bir aşk onu tutsak edemeyecek,kilitleyemecekti..

                                                     
                                                            Ama en başta kendisi...


Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

24 Kasım 2012 Cumartesi

Kara Kule...Stephen KİNG

Slmlar herkese evet yine king ama "her işin başı KİNG" değilmi :))
Neredeyse bütün kitaplarını okumuştum ama bu seriyi okumamıştım.Daha doğru serinin tamamlanması zaten çok uzun sürmüş.Eh benim geç okumya başlamam iyi olmuş şimdi hepsini birden ara vermeden okuyabiliyorum. İlk bakışta biraz Yüzüklerin Efendisindemi esinlenilmiş acaba demiştim pek aklıma yatmasada ama King zaten kendisi ondan ve Harry Potter serisinden esinlendiğini ama bu serinin ilk kitabını tahminim onlardan önce yazdığını söylemiş.Yani uzun bir ara vermiş seriyi yazmaya devam etmek için..
İlk kitap Silahşör'dü .Kitabın ana karakteri kovboy abimiz Roland'dan bahsediliyordu.
İkinci kitap Üçün Çekilişi'nde Roland'a Kara Kuleyi bulmakta yardımcı olacak 2 silahşör daha ekleniyor gayet sancılı bir şekilde :) üçüncü kitapÇorak Topraklar yine bu maceracı arkadaşın yolculuğundan ama aralarına ikinci kitapta bir ara Roland'la seyahat eden Jake'in aralarına katılmasıyla devam ediyor..
Bu kitapların hepsini ço kısa özet geçiyorum çünkü hikaye biraz ağır işliyor ve detaylı bir anlarımla heyecanınızı törpülemek istemiyorum
Seri yüzüklerin Efendisinden oldukça farklı çünkü buradaki hayal gücü sınırları o serinin 2-3 katı kadar.

Oradada var olan Orta-Dünya Kara Kule serisinde çok çok farklı anlatılıyor. Açıkcası ilk 3 kitaptan aksiyonu bol olanı bana Çorak Topraklar gibi geldi.
Bir çocuk kitabıyla olan bağlantı akıl almaz derecede korkutucu bence aynı zamanda :)


Şimdilik yazacaklarım bu kadar çünkü 4. kitap Büyücü ve Cam Küre'yi henüz elime aldım.Artık oda bitince
özellikle dikkatimi çeken ve beni şaşırtan yönlerini paylaşırım.Eğer sizde daha başlamadıysanız tavsiye ederim bu bir zombie dizisinin çekimleri kadar eğlenceli ve güzel bir hikaye ;))

Herkese iyi akşamlar..Hoşçakalın :)











Yorumlarınızı Bekliyorum ;)



13 Kasım 2012 Salı

Total Recall**.. Gerçeğe Çağrı..

Bir an bile hız kesmeyen bir aksiyon filmi arıyorsanız bu film tam sizlik demektir.Ben  hemde aksiyon sevmediğim halde tabiri caizse soluksuz izledim.
Underworld ' da severek izlediğimiz Kate Beckinsale' i ilk defa kötü rolde gördüm ama yinede yakışmış.
Jessica Biel'e söz yok zaten :)
İlk seferinde konuyu anlamakta biraz zorlandım açıkcası ben hala adam koltukta uyanacak sanıyordum ama yaşadıkları gerçekmiş meğer ;)
Bu filmin daha önce 1990 yılında çekilmiş bir versiyonu  varmış ama onu izlemedim.Bu senaryonun yeniden yorumlanması yani. Genelde 2. çevirim filmler ilkinin gölgesinde kalır derler ama izlmeden birşey diyemem.Ayrıca tamamen birebir uyumlu değilde atlamalar yapılmış senaryoda.yinede oldukça güzeldi abartmıyorum hiç hız kesmeyen bir film baştan sona akiyon dolu gerçekten.

herkese iyi seyirler şimdiden
hoşçakalın ;))




Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

10 Kasım 2012 Cumartesi

**Neden ? **

 
Bir gün çelimsiz,küçücük bir kız çocuğu sokağın köşesine oturmuş;yiyecek,
para yada alabileceği her hangi bir şey için dileniyordu.
Üzerinde yırtık giysiler,yüzü gözü kir içinde ve perişan bir haldeydi.
Kız dilenirken sokaktan genç ve iyi görünümlü bir adam geçti.
Kızı farketmişti ama belli etmemek için dönüp ikinci defa bakmadı.
Büyük ve lüks evine,mutlu ve rahat ailesinin yanına geldiğinde,
güzelce hazırlanmış akşam yemeği onu bekliyordu.
Fakat az sonra düşünceleri tekrar o kıza takılıverdi..
Duyguları bir şeylere itiraz ediyordu.
Sonra kolay yolu seçti ve itirazlarını Allah'a yöneltti.
Böyle durumlara izin verdiği için şöyle  bir cümleyle yakındı:
"Böyle bir şeye nasıl izin veriyorsun ? 
Neden o küçük kıza yardım etmek için hiç birşey yapmıyorsun Allah'ım ??"
Sonra... Taa ruhunun derinliklerinden gelen bir cevapla titredi;

"YAPTIM... SENİ YARATTIM!! "




 (resimler alıntıdır)





Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

9 Kasım 2012 Cuma

**KALDIRIMLAR**


KALDIRIMLAR -1-
 

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..
 
Necip Fazıl Kısakürek

Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

6 Kasım 2012 Salı

**The Walkıng Dead**

 Dizinin Künyesi
Yapım Yılı: 2010 TV Series
Kanal: AMC
Oyuncular: Andrew Lincoln(Rick Grimes), Jon Bernthal(Shane Walsh), Sarah Wayne Callies(Lori Grimes), Laurie Holden(Andrea), Steven Yeun(Glenn), Chandler Riggs(Carl Grimes), Norman Reedus(Daryl Dixon)
IMDb Puanı: 8,7
SHDb Puanı: 8,9



Zombi hayranları için süper,harika,muhteşem  bir dizi.Film tamam arada çok güzel işler çıkıyor ama dizi olması ne kadar harika bi fikir.Dizi başladığından bu yana aldığı tek eleştiri benim rastladıklarım tabi efendim çok az aksiyon varmışta falan filan.
Zaten bu hikayeyi farklı kılan bu  değil mi? Filmlerde izlerken tek ana unsur kan,korku,kaçışma yamyamlık.. Ama işin insaniyet boyutu çok az gösteriliyor dizide ise tamamen bunun üzerinde duruluyor
Yani insaniyet derken yaanan korku yüzünden insanların sağlıklı olanların yani kişiliklerinin değişmesi..
Ortağının eşine göz koyma,zombileri hasta zannedip tekrar iyileşebileceklerini düşünme hatta onları besleme,
nasıl olsa bu işin sonu yok deyip intihar etme yada son nefesime kadar yaşayacağım deme gibi şeylerden bahsediyorum..

2. sezonda Shane'le yaşananlar ve Lori'nin saçma sapan davranışını biraz yadırgamıştım ama 3. sezonun başında bi baktık pek bir pişman halbuki adamı bunu yapmaya iten kendisi !!
Yinede ölmesine üzüldüm aslında çocuklara üzüldüm.. Şimdi böyle bir dizi hakkında hemde bir zombi dizisi hakkında konuşup "üzüldüm " demek komik geliyor değil mi? Olsun günlük hayatımızda mantıklı şeylere üzülüyoruzda çok mu işe yarıyor..En azından inasnın kafası bii süreliğinede olsa başka,garip şeylerle meşgul oluyor :)

Velhasıl çok güzel bir dizi.Benim böyle bir hayalim var çok isterdim bir zombi filmi çekmeyi aslında ölüp dirilme değilde mesela 28 Gün Sonra' da olduğu gibi kuduz mikrobuna benzeyen bir şey insanları çıldırtıyor teması bana daha hoş gözüküyor,daha "olabilir mi acaba" dedirtiyor sizce?
 Bakarsınız bir gün olurda yaparım bir film  ozaman da bunu tartışırız :))


Ne var canım hayalde paraylan değil ya :)) (ananemin söz:)


Herkese iyi akşamlar...

 (görseller alıntıdır)


Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

5 Kasım 2012 Pazartesi

Soğuk Işıkla Randevu.. Dean R. Koontz

HArika bir yazar-kitap daha :) Daha önce GİZLİ EV isimli kitabını okuyup hayran kalmıştım şimdide buna..
Bir kitabın film izler gibi insanı ürkütmesi,heyecanlandırması harika birşey..
Kitabın başlangıcında işlerin biraz yavaş gittiğini düşünmüştüm ama aslında herşey yerli-yerinceydi.
Birde Los Angeles konusunda korktum.Gerçi bu yeni değil Amerikada yaşama fikri her ne kadar cazip gelsede aslında hep korkmuşumdur:(bir ara böyle bir girişimimiz olmuştu :)
Kesinlikle Türkiye gibi değil sokak savşları,sapıklar,katiller ne bileyim işte çeteler falan  :)
Ama tabi bir uzaylı saldırısının yanında hepsi boş değilmi :)


Kitabın ana hikayesi bu ve emin olun öyle bildiklerinizden değil tamamen gerçekçi gitgide endişelenmeye başlıyorsunuz anne-çocuk için .
Eğer şöyle heyecanlı,gerilimli bir kitap arıyorsanız bu kitap çok iyi bir seçenek..
Herekese iyi okumalar şimdiden ..


HOŞÇAKALIN MUTLU KALIN :)

Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

2 Kasım 2012 Cuma

Sunset Park...Paul Auster

Can yayınlarından çıkan kitapları seviyorum .Çok daha özgün,edebi değerleri yüksek eserler oluyor.
Bu kitapta öyle.  Birbirini hiç tanımayan 4-5 kişinin ev arkaşı olmasına kadar uzanan olaylar zinciri.
Ana karakterin hayatının travmasını geçirip bunu bir türlü atlatamaması yani üvey kardeşinin tamamen yanlışlıkla ölümüne sebep olması onun hayat yolunu çiziyor zaten.
Bu aslında herşeyde böyle değilmidir?
Hani Kaos Teorisi diyebileceğimiz olaylar olmazmı zaten.Olur hemde hergün ama farkına varmayız.
Bazen varırız ama ve "şunu şöyle yapmasaydım şimdi böyle olmazdı" dediğimiz olaylar.
Küçük,önemsiz gibi görünen olaylar aslında belkide koskoca bir hayatı etkiliyor.
Onun sancısı,iç acısıda bu yönden.
"eğer yolun diğer tarafında ben dursaydım ona vurduğumda arabanın altında kalmazdı".....
Kesinlikle kendinizden birşeylr bulabileceğiniz karakterler var.
Ezik  ve takıntılı bir tip olan Ellen'in kendini toparlayıp yeniden yükselmesi ço hoştu mesela.
Ama sonu biraz umutsuz gibi bitiyor kitabın gerçi çıkmadık candan umut kesilmez misali "en azından hayattatyız" deyip bitirebilirdi ama... :)

herkese iyi geceler dilerim
hoşçakalın... ;)








Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

28 Ekim 2012 Pazar

***SEN****

Sen buruk bir hatırasın gözlerimde,
Bir yağmur damlası ruhumun üzerinde
Sen bir evresin hayatımda
Bir yokoluş abidesisin sen...
Sonbahar akşamlarının rüzgarı,
Kış gecelerinin fırtınası,
Mevsimlere dokunan hayalimsin..
İsmini bilmiyorum,sesini duymuyorum
Sen bazen doğu,bazen batısın
Bazen ateş ,Bazen su olursun..
Sana ulaşmak zor,dokunmak imkansız
Sen gerçekleşmesi en zor hayal
Ama görülebilecek en güzel rüyasın..
Belki harfler kelimele tükenir anlatmaya
Ama sen  ne bitersin ne tükenirsin..
Sen benim için bir yudum abı-ı hayat
Yada kor gibiyken serinleten çağlayansın..
                                                                        Sen son nefesimde,Son saniyemde dudaklarımdasın..

Yağmurda ağlayan bir çift göz,
Veya kırık bir kalbe söylene bir söz
Sensin beni durup dururken güldüren..
Sıcacık bir söz,tatlı bir bakış senden 
Hep masum hep kırılgan hep,Hep düşüncelisin
Sen belki yaratılan en farklı kişisin benim için..
Sadece sesin bile yaşama döndürür..
Fulya çiçeklerinin kokusu sensin
Uğrunda yoluna dökülebileceğim tek kişi Sen..
Seni anlatmakla bitiremem biliyorsun..
Bana verilebilecek en güzel hediye Sen ..

Hayatımı tamamlarken yine dudaklarımda Sen ve Sen...

ASLI Y.




 P.S:
 Bu yazı\şiir 25.10.03 tarihinde yazılmıştır.
 Edebi olarak çok harika ve kusursuz sayılmasada
 Kusurlu  bir sevginin kusursuz olarak yazıya dökülmüş halidir.
Farkettiğim yerler olduğu halde hiçbir düzeltme yapmadım.
Eskisi gibi yazıldığı gibi kalsın istedim.18 yaşında bir kızın tamamen
samimi bir şekilde döktüğü şekilde... ASlı Y.




Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

24 Ekim 2012 Çarşamba

STAY... Bir film hatıırlıyorum..

Aslında "Kal" ama "Gitme" diye çevrilmiş harika,karmaşık ve
oldukça hüzünlü bir film.
Ya benim izlediğim dönemdeki ruh halimden dolayı yada
gerçekten filmin böyle bir etkisi olduğu için izlerken baya bir ağlamıştım :)
Film aslında yeni değil senesini şuan hatırlamıyorum.
Bir psikiyatrın ( Ewan McGregor)   hastası olan adamla aralarında geçen olaylar gibi gözüksede filmin sonunda aslında yaşamla ölüm arasında kalmışbirinin halüsinasyon,rüyaların artık ne derseniz deyin.
 Ryan Gosling.. Bakışlar okadar kederli okadar canı acıyormuş
gibi bakıyorki ister istemez gözleri doluyor inasnın .
Kazadan sürekli olarak kendini sorumlu tutması ve kız arkadaşı hatta nişanlısıydı sanırım dans ederken izlemesi çok dokunaklıydı.
Hani bazen bizde deriz ya saniyeler içinde koca bir senaryo yazdım kafamda falan diye tamamen bu söyleme uygun bir film :) Yani aslında geçen olaylar dakikalar içinde ölümün kıyısındaki bir adamın gördükleri..
Beni asıl vuran sahne psikiyatr  (Ewan McGregor) adamın peşinden gidiyor kendini suçlu hissedip intihar etmeyi düşünüyor çünkü.Yani Henry aslında ölümle savaşmayı bırakıyor,kendini ölüme bırakma kararı alıyor ve McGregor onu ikna etmek için yanına,köprüye çıkıyor tam konuşmayı hatırlamıyorum ama ona "Etrafına bak!! Bu bir rüyaysa bütün Dünya içinde" diyordu . Bu uzun süre benim favori sözüm olmuştu :)
Konuşma ilerlerken  Henry gözleri yaşlı bir halde "Biliyormusun O kadar acı veriyorki... Keşke bunu görmeseydin " diyor ve sıkıyor kafasına .. Ben de orda kopuyorum zaten hüngür müngür falan :D
 Aslında sadece ölüyor.. Teslim oluyor..
 Filmin başını sonunu hep anlattın diyebilirsiniz ama merak etmeyin birşey kaybetmediniz hatta film sondan geriye sardığı için ön bilgi olması işinize yarayacaktır.
Çok kolay anlaşılabilen bir yapım değil açıkcası ama bende çoook derin izler bırakmıştı.. Hatta beni ağlatan 2 filmden biridir. Diğeride Kayıp Nişanlı :)

Eğer izlerseniz lütfen yorumlarınızı belirtin çok memnun olurum..
Hepinize iyi seyirler..
İyi geceler :)














Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

19 Ekim 2012 Cuma

Ölü Ruhlar Ormanı... Jean-Christophe GRANGE..

Evet evet kabul ediyorum bu yazar bende bağımlılık yaptı :)
Ama ne yapayım okadar kitap okudum en süperinin King olduğunu düşünüyordum yani tabii ki
aralarında çok büyük farklar var..Mesela King genelde hatta her zaman doğaüstü güçlerle ilgili yazar yani Supernatural ;)
Ama Grange tam tersi tüm kitabı okurken dehşete kapılırsınız,korkarsınız,gece sesler mi duyuyorum diye
paranoyaya bağlarsınız  o derece yani ama işin sonunda herşeyin mantıklı bir açıklaması olduğunu görüp şaşırırsınız :)
Şeytan Yeminini okurken "tamam bu kesin şu exorzist tarzı birşey yani kesin şeytan var ortada " ama hayır...
Herşey tamamen kimyasal maddelerle,kostümlerle,iyi uygulanmış dekorla alakalıymış :!
Bu kitapta yine aynı şey var .Şahsen okurken zaman zaman bulantı yaşamadım değil sonuçta yamyamlık takıntısı olan bir katilin peşindeler.
Bir önceki okuduğum kitabı koloniyse beni benden etmişti yani :O
İnanılmaz bir hayal gücü,ianaılmaz bir coğrafya bilgisi ve kütüphane gibi bir bilgi birikimi.
Sadece bendemi oluyor bilmiyorum ama acaba okuyanlarda "Bu olaylar gerçekten olmuşmudur acaba" diyorum :)
Sözün kısası efendim daha fazla kopya vermeden özetlemek gerekirse izlediğiniz korku filmleri,gerilim romanları hepsini bir tarafa bırakın.
Sizi gerçekten sarsacak "Madre Dios" dedirtecek bir senaryo istiyorsanız bildiğim en iyisi bu yazar ve kitapları..:))

Herkese iyi günler dilerim :)

















Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

17 Ekim 2012 Çarşamba

Gece Yarısını 4 Geçe... Stephen King..

 Korku-Gerilim romanları sevipte bu KRAL'ı tanımayan yoktur. Gerçi geçenlerde bir psikoloğa gitmiştim işte oturduk sohbet (!) ediyoruz falan :) konu kitaplardan açıldı ve bu yazarı tanımadığını söyledi !!
Nasıl olur yahu üniversite bitirmiş biri nasıl tanımaz ?
Yoo yanlış anlamayın bunun diplomayla alakası  yokta ne bilim yani bu
Dünyanın yuvarlak olduğunu bilmemek gibi birşey geldi bana :)
Abartıyor olabilirim de tabi ama şaşırdım hemde çok :)
 Görsel
Neyse bu kitabı 2. el kitapçıdan aldım basım tarihi 1991 yani King'in kendi tarifiyle daha yolun başındayken.
Gerçi bize kalsa adam daha bu kitapta dahi vermek istediği hissi gayet güzel veriyor ama kendini hiçbir zaman "ben süper bir yazarım " havalarına sokmayan biri. Özellikle onun Yazma Sanatı isimli kitabını okursanız sanki birebir sohbet ediyormuşusunuz kadar eğlenirsiniz.(bunu çok isterdim tabii :))
Kitabın tek bir hikayeden oluştuğunu sanıyordum ama aslında 2 hikaye var.İlkini bitirdim ve 2. ye başladım.
Birde nedense çok çok çok sevmeme rağmen bu yazarın kitaplarını aldığımda hemen okumaya başlamak istemiyor canım sonra sanki birazda kendimi zorlayarak başladığım zamansa bitene kadar bırakamıyorum.. Garip yani değil mi :)
İlk hikayedeki konu güzel,etkileyici zaman zaman çocuklarla ilgili olduğu için sanırım acıklı geldi :S
Gece uyandım hala aklımda Kitaplık Polisiyle, Ardelia vardı. :)
İşte  öyle efendiiim yazmak daha istiyorum ama kitabın geri kalanını merak ediyorum diğer hikayeyi  yani.
Şimdilik bu kadar sizin hayalgücü sinemanıza bir senaryo daha önerdim ..
İyi Çekimler herkese ;)















Yorumlarınızı Bekliyorum ;)






12 Ekim 2012 Cuma

Açlık Oyunları..Hunger Games...



Nihayet sıra geldi bu filme :)

Öncelikle bu filmin kitabını okumadığımı belirteyim eğer okusaydım izlemezdim çünkü,sinema versiyonunu izlediğim kitaplarıda okumuyorum artık..
Bu beni Harry Potter serisinde ve Stephan Kıng'in MAHŞER adlı mükemmel kitabının sinemaya uyarlanarak haşatının çıkarılmasından sonra soğuttu. Harry Potter filmleri için birşey demeyeceğim her ne kadar kitapların  yarısı atlansada sinema uyarlamalarıda iş görür ,fena değil hatta büyü falan konu olunca görsele dökülmesi dahada cazip olmuştur.
Yine de bir kitap okurken insanın hayal gücüyle canlandırdığı mekanlar,tipler belki hiç bir filmde böyle gerçekci olmaz
Bunu söylememin nedeni de Emily Bronte'nin Uğultulu Tepeler kitabını okumuştum daha sonra tv de filmine rastladım..Benim okurken gözümün önüne gelen kişiler,evin kasvetli havası,kıyafetler kısacası benim hayalgücümdeki filme göre çoook farklıydı ama ben öylece kalmasını istediğim için izlemedim :)
Oda senin kaybın diyebilirsiniz :) Herneyse konu nereye geldi yahu :)
Açlık oyunları demiştik.Evet  film görsel açıdan epey zengindi öyle ki zenginler okadar zenginki makyaj yapmak değil direk boya küpüne düşmüşler :) şaka bir yana bir taraftaki yoksulluk sınırıyla zenginleri görünce arada uçurum olduğu farkı anlaşılsın diye yapıldığı açık.
Konu her ne kadar aksiyon ve ölümüne bir yarışla alakalı olsa bile açıkcası ben öyle çok bir kan,dövüş sahnesi,yani bir ölüm-kalım savaşı göremedim.
Başroldeki Katniss isimli bayanın şansı bayaaa açıktı yani. Sürekli saklanması,ekstra ilaç alması,bir yardımcı bulması vb..Tamam konu ezilen alt tabaka  ve insan hayatının harcabilirliği falandı ama son sahnedeki yaratık saldırılarına kadar pek bir hareket yoktu doğruya doğru !!
Gerçi  2. kitapta aksiyon,gerilim heyecan daha fazlaymış ve ikinci film 2013'de vizyona girecekmiş.Ateşi Yakalamak
Araştırdığım kadarıyla bu seri hikayeymiş ve bu ilk film oluyor.Eğer devam filmleri çekildiğinde ve hikaye sadık kalınır , hiç bir ayrıntı atlamadan  devam ederse he oazaman belki bir Harry potter yada Yüzüklerin Efendisi gibi hafızalara yer eder.
Diyeceğim ama gerçekçi olmam gerekirse ilk filmde öyle bir kült haline gelecek film tadı almadım ben.
Belli olmaz tabi bakarız olur. :))

Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

11 Ekim 2012 Perşembe

***Kolay Değil İşte***

Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

 
Yokluğunda kaybolurken,
etrafımda dönerken herşey,
Kolaymı sanıyorsun  adresi olmayan
 bir evi beklemek..
Kolaymı sanıyorsun nefesi kesilmiş
 bir  hayatı itelemek..
Kolaymı sanıyorsun ötelere selam söylemek,  
 bitti demek....



02.06.08
Aslı Y.

8 Ekim 2012 Pazartesi

***Belki de..***

 
Bilir gibi gözükürüz ama aslında sadece sürükleniyoruz..
Bir beklenti,bir ihtimal,bir umut...
Kimse görmez belki ama bir yerler kanıyordur,
Bir rüzgara bırakmıştır hatıralar kendini savruluyordur
Bir bilinmezlik gibi gözüksede;
sıkışmış bir ruhtur sadece...
Salıverilmeyi bekleyen..
Damla damla biriken tüm hayat burdadır.
Fazla uzağa bakmanıza gerek yok;
belki baktığımız yerde,
belki işittiğimiz bir seste,
belki de söylenen küçük bir sözde....



ASLI Y.






















Yorumlarınızı Bekliyorum ;)


Bana Esmeyi Anlat..Esip Geçmeyi Anlat...



Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

***YAŞAM***

 
 
Hiçbir vakit tam karanlık değil gece,
Kendimde denemiştim ben,
Kulak ver dinle..
Her acının sonunda açık bir pencere vardır;
Aydınlık bir pancere..
Yerine getirilecek bir istek
Doyurulacak bir açlık
Cömert bir yürek..
Uzanmış açık bir el,
Canlı canlı bakan gözler vardır..
Bir yaşam vardır yaşam;
Bölüşülmeye hazır...

 
 
 
..Paul Eluard..

2 Ekim 2012 Salı

İtalyanca AŞK Başkadır... Maeve Binchy



 Yine aynı yazarla karşınızdayım :)

Dediğim gibi bu aralar hep aşk\macera tarzı kitaplar okuyorum.Aslında daha önce Geri Döneceksin isimli kitaptan bahsetmiştim ve ayrı ayrı yorumlamaya gerek görmemiştim ama bu sefer
okuduğum farklıydı diğerlerinden.
Öncelikle kitabı ilk alıp göz gezdirdiğimde arkadaki isimleri görünce ayrı ayrı küçük hikayelerden oluştuğunu sandım ama okumaya başlayınca aslında hepsinin bir bütünün parçaları olduğunu anladım ( Kaos Teorisi gibi;)
Hikayenin tamamında geçen isimlerin hepsi yeri gelince romanın baş kahramanı oluyor ve hpsini hayatındaki olaylar irdeleniyor.Bu açıdan bakarsak eğer ilk defa böyle bir hikaye katmanı okuduğumu söyleyebilirim.
Ama her zamanki tarzını koruyan yazar yine sağlam karakterli,güçlü kişilikli,yılmayan ve zorlukların üstüne üstüne giden kadın portresi çizmekten vazgeçmemiş :)

Yinede tüm hayatlarda rol alan Signora'ya hayran kaldım...
26 yıl !! başka bir ülkede!! bir başkasıyla evlenen sevgilisin peşinde İtalyada kalıyor !!
Bu nasıl bir aşk,bu nasıl sevgi,bu nasıl bir sabır !!
Evlenmesini,5çocuğunun doğumunu karısını hergün,hergün izliyor...
He hayran oldum çünkü kimse böyle birşeyi yapmaz artık .Şahsen ben aşkımdan ölsem yapmam :))


Toparlamak gerekirse çok çok çok hoş kitap daha tavsiye ediyorum sizlere..
şimdiden iyi okumalar sizlere..
 HOŞÇAKALIN ;)

25 Eylül 2012 Salı

***ANLAR***



Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,  
İkincisinde, daha çok hata yapardım.  
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,  
            Çok az şeyi  
            Ciddiyetle yapardım.                          
       Temizlik sorun bile olmazdı asla.  
            
Daha çok riske girerdim..
Seyahat ederdim daha fazla.  
Daha çok güneş doğuşu izler,  
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.  
Görmediğim bir çok yere giderdim.  
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.  
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.  

               Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.  
               Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.  
               Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.  
               Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın...

Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,  
Gitmeyen insanlardandım ben.  
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.  
  
    Eğer yeniden başlayabilseydim,  
    İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.  
    Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.  
    Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,  
    Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.  
                Ama işte 25'indeyim ve biliyorum...  
                                                 ÖLÜYORUM...  



Jorge Luis Borges
       

21 Eylül 2012 Cuma

Geri Döneceksin... Maeve Binchy

Merhabalar..

Bu aralar nedense hep kadınlarla ilgili hikayeler,romanlar okuyorum paylaşıyorum.Sanırım duygusal bir dönemdeyim ne bileyim ;)
İrlanda kökenli yazarlar arasında ilk keşfettiğim yazardır kendileri ve ilk olarak Yanlız Kadınlar Sokağı isimli kitabını okumuştum ve çok beğenmiştim.Daha sonra Bir Dilek Tut Benim İçin kitabını okudum oda aynı şekilde çok çok hoş bir kitaptı.Bu saydıklarım hakkında detaylı bir yorumlama yapabilirim ama hepsinin birbirine çok benzeyen tarafları var ve ortak bir değerlendirme yapabilirim.
En çok beğendiğim ve hoşuma giden yönleri ise sade,günlük,gerçekçi,samimi bir tarzları olması.
Karakterler günlük hayatımızıdada karşımıza çıkabilecek hatta kendimizi bile bulabileceğimiz kadar sıradan ve kahramanlar çoğunlukla kadınlar..
İşlenen konularda kadınların zaman zaman yanlızı,anlaşılmaması,kendi ayakları üzerinde durabilme çabası aşka yenik düşenlerin tekrar ayağa kalkıp yaşamaya devam etme güçleri gibi bizleri çoook yakından ilgilendiren konular
.
Beni mest eden bir ayrıntıda karakterlerin başlarına gelen durumlardan sonra oturup kalmamaları,aldatılmak,terkedilmek yada terketmek gibi durumlardan sıyrılabilmeleri ve daha güçlü bir şekilde hayata sarılmaları çok çok güzel bir motivasyon oluyor.
Özellikle vurgulanansa "Kadınsan kendi ayakların üstünde durmayı öğren ve kimseye bağımlı kalma" nasihatı gibi geldi bana.
Okunması çok rahat bir sürü isim yada ayrıntı kalabalığı olmayan sade anlatımlı hatta bayanların kendi arasında anlattıkları hayat hikayeleri gibi kitaplar olduğu içinde özellikle tavsiye ederim.
Kafanız karışıksa içinden çıkılmaz olduğunu düşündüğünüz ama olacak olan olur durumlarınız varsa alın okuyun derim .
Benim teprim en azından farklı bir hikayeyle kafası meşgul olur insanın ve bir kaç saatliğine karmaşadan uzaklaşır,rahatlar..

İyi Akşamlar dilerim herkese :)

20 Eylül 2012 Perşembe

Resident Evil 5... Geliyoooor :))


Nihayet tüm Dünya'da vizyona girdi.Bekle bekle öldük yahu :) İki film bekliyordum sabırsızlıkla biri REC 3'tü onunla ilgili konuşmuştuk daha önce. Hala nasıl bir hayal kırıklığı yaşattığının şaşkınlığı var bende. İlk iki filmde okadar gerçekçi bir yapım görüp üçüncüde resmen çuvallamışlar yazık,oysa harika bir senaryoydu. Hem exorsizm hemde zombi öğesi bir arada harika bir karışımdı bu ama kullanmayı bilemediler yada unuttular ;)

Neyse Resident  Evilde böyle bir hayal kırıklığı yaşayacağımızı pek sanmıyorum. Sonuçta serinin diğer filmlerinde aksiyon,heyecan hiç düşmedi aksine gittikçe mükemmelleşti (tıpkı zombileri gibi :)
Sadece merak ettiğim ilk bölümlerde oynamış ve ölmüş olan oyuncular(hatta biri kuşbaşı doğranmıştı :)
nasıl son filmde tekrar bir araya geliyor. Bir yerde okuduğum kadarıyla yada duyduğum tam bilmiyorum onların klonlanmış olduğu falan ama kimin tarafında olduklarınıda tam çözemedim.
Gerçi "Alice eski müttefikleriyle birliklte Umbrella'ya karşı" diyordu bir yerde ama Alice' e yardım edecek o donanımda birileri yoktu.O güce sahip olan karşı taraftı zaten. Bakalım bunu izlerken görücez artık.
Ama yinede eski yüzleri görmek güzel. Mesela Michelle Rodrıguez çok iyi bir karakterdi.
Aynı zamanda Jill Valentine'de öyle. Sanki Ali Later'ı göremedim gibi geldi bana ona ne oldu ki?


En iyisi izleyip görmek :) Bu arada bunun son film olacağını okudum  ve üzüldüm çoğu kişinin aksine hikayeye sadık kalındığı ve bir önceki filmden hiç bir eksik konu olmadığı sürece bence devam edebildiği kadar etsin değil mi ama :))

Herkese iyi geceler ;)




12 Eylül 2012 Çarşamba

Benimde artık bir AYŞEGÜL'üm vaaar :))

Ayşegül kimdir ??  Ayşegül çocukluğumda,daha okuma falan bilmiyorken tanıştığım aşık olduğum :) ama o zamanki maddi imkanlarımızın düşük olması sebebeiyle hiç sahip olamadığım bir kitap kahramanı..
O kadar harika çizimleri vardı ki kitapların yanlış hatırlamıyorsam babası astsubay olan bir arkadaşımda tüm seri vardı ve ben her gittiğimde büyülenmiş gibi bakar kalırdım. Okuyamasamda  resimler okadar güzeldiki neredeyse hikayeyi anlamış olurdum. Hoş çocuksunuz zaten herşey hayal dünyanızda büyüyüp gelişiyor yani hikaye yazıldığı gibi değil sizin okuduğunuz gibi ,anladığınız gibi şekilleniyor.
 Velhasıl efendim okadar istiyordum ki benim de bir tane olsun diye ama çocukluk gururu diye bir şey varsa eğer sanırım o engelledi ve o arkadaşıma hiçbirşey söylemedim. Sadece gidip geldikçe bakmakla yetindim. Dediğim gibi bir masal kitabına para veremiyecek kadar yoğun günlerdi ozamanlar.
Daha sonraları bir ara internette arattırıp bulmuştum yine seri halinde satılıyordu bunu alırım deyip ekledim sayfayı ama sonra unuttum . Geri dönüp baktığımdaysa satılmış olduğunu gördüm. Sonrada yine unutulup gitti Ayşegül aşkı :)
 Geçenlerde annemle bir yerden dönüyorduk araban indik annem "aaa yerde Ayşegül var" dedi baktım hakket o. Eğilip almak konusunda tereddüt ettim ne bileyim belki bir çocuğundur düşürmüştür falan ama samimiyim kalbim pırpır ediyordu. Aldım baktım yapıkredi yayınlarıdan çıkmış bir kopya. Kopya diyorum çünkü kitabın orjinalinde karton kapak kullanılıyordu ve kapağın iç tarafı onlarca çocuk yüzüyle doldurulmuştu. Ben heeepsine teeek tek bakardım :D
Neyse uzatmayayım kitabı aldım etrafa bakındım ortada çocuk falan yok gittim oradaki markete sordum görmedim dedi Ehh dedim sanırım  ozaman 19-20 sene önce yalvar yakar istediğim kitap bir şekilde uzuuuuun bir aradan sonra ayağıma gelmiş oluyor. En mantıklı açıklama bu ama değil mi? :)
Biraz kirlenmiş ama sapasağlamdı Ayşegül doğum gününü kutluyor bölümü denk gelmiş bana.
Biraz erken doğum günü hediyem oldu benim içinde :)

Şimdiii kıssadan hisse neymiş efendim; Eğer yeterince çok,ısrarla isterseniz 20 seneyide bulsa isteğiniz size ulaşıyor.Yeterki mesajınızı çoook yürekten yollayın.
Herkese mutlu günler diliyorum,Hoşçakalınnnn :))

7 Eylül 2012 Cuma

Kocalar Okulu :)) ... Wendy Holden

Merhabalar herkeseee...
Özellikle evlibayanlara slmvermiş gibi oldum kitabımızın başılığından dolayı değilmi :) Olsun bence sevgilisi olanlarında hatta erkeklerinde okumasını istediğim bir kitap hatta erkeklerin okumasını özellikle isterdimki iş işten geçmeden yani Kocalar Okuluna gitmenize gerek kalmadan işin farkına varın !!
 Bu kitabıda taşınmak üzere olan bir kitapçıdan uygun bir fiyata almıştım. Kapağa baktığınızda sanki komedi tarzında bir anlatım olduğunu düşünebilirsiniz ama aslında çoook doğru noktalar birleştirilip bir roman yapılmış. En basitinden eşinizle bir sorun olmasa bile Sophie'nin yaşadığı sıkıntılar tamamen çalışan her annenin yaşadığı şeyler. Yani bir yandan evlilikte duygusal dengeyi gözetmek,çaklışmak,anne olmak,eş olmak,ev hanımı olmak,sosyal biri olmak,kariyer sahibi olmak vs vs.... Listeye bakarmısınız ??
Hangi canlı bu kadar yoğun bir hayatı yönetebilir?? KADIN ;) Ama zaman zaman onun bile pillerinin bittiği ve çöktüğü durumlar olur. Mesela çocuğunun arkadaşının doğum günü partisine gidiyor ve içeride bakımlı kadınlara bakıp nasıl kendini saldığına üzülüyor. Bunuda neredeyse her anne yaşar.
Vee gelelim Mark'a. Zavallıcık aslında ihanet falan ettiği yok ama tamamen iletişim bozukluğundan ve eşinin yavaş yavaş elinden kayıp gitmesini zamanında farkedemediği için başına gelmediği kalmıyor.
Düşünsenize ailece gezmeye çıkıyorsunuz alışveriş merkezleri,parklar,mağazalar dolaşıp yorgun argın eve geliyorsunuz.Herkez kendini bir tarafa atıp dinlenebilirken ANNE alınanları yerleştir,çıkarılan kıyafetleri kaldır ve yemek hazırla...
Zor efendim zor velhasıl :)

Sanırım kitabın içeriği hakkında fikir verebilmişimdir.Hem "evet işte bundan bahsediyorum" diyeceğiniz hemde eğlenerek okuyacağınız bir kitap.
Herkese iyi akşamlar diliyorum.Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. Maksat muhabbet fikir alış-verişi olsun değilmi?? ;))

31 Ağustos 2012 Cuma

Nehir Tanrısı... Wilbur Smith


Herkese merhabalar..
Bugünkü kitap konumuz Eski Mısır'la ilgili bir hikaye. Birçok kişi Mısır'la ilgili efsaneler,hikayeler,romanları ve filmleri sever. Mumyanın Laneti falan mesela değilmi? :) Ama bu kitapta mumya laneti yok onun yerine
çok güzel ve güçlü bir aşk,Mısır'daki güç çatışmaları, odönemde yapılan buluşlar,eserler ,heyecan,aksiyon kısacası ne ararsanız var bu kitapta.
Ben inanılmaz keyifle okumuştum  hem sonunu getirmek istiyordum hemde hiç bitmese gibisinden :D
Kitabı birazda duygusal kılan özellikse anlatan kişinin zamanın prensesinin hizmetlisi olması.
Ama aralarında okadar güzel bir dostluk var adam kendini fazlasıyla ona adamış durumda ve prenses için Firavuna dahi oyun çeviriyor. Beni çok şaşırtan bir konusu da koskoca Mısır krallığını bir başka yere taşımaları gerektiği bölümdü. Nehirlerin üzerinde birsürü insan,eşya,hazineler..
Daha fazla kopya vermeyeyim eniyisi eğer rastlarsanız aklınızda olsun okumaktan biran bile sıkılmayacağınız
bir kitapdır.

Bu kitabın devamı niteliğinde olan Yedinci Papirüste aynı şekilde macerası unsuru yüksek bir kitap.Ama bende Nehir Tanrısının daha özel bir yeri oluştu nedense. Belkide içinde duygusal anlamda daha fazla içerik olmasındandır. ;)
Şimdiden keyifli saatler diliyorum sizlere.
Hoşçakalın ;)

28 Ağustos 2012 Salı

Ey Gökyüzü Açıl...


Ey gökyüzü açıl...
            Salıver üzerimize ruhumuzu yıkayacak olan yağmurları..

Ey gökyüzü açıl...
            Dökülen her damla bir acıyı eritip götürsün,
            Unuttursun geçmişi,silsin tüm hatıraları..

Ey gökyüzü açıl..
            Beklenen herşeyi getir,geri gelmeyen herşeyi..
            Bize yeni hayat,yeni bir sayfa hediye et..

Ey gökyüzü açıl..
Uykuları huzurlu kıl,kimse bilmeden alışalım bir parçanınm eksikliğine,
kabullenelim artık var olmayan herşeyi..

                                                               Bırakalım gitsin..
                                                              Unutalım gitsin..
                                                             Silelim bitsin...

ASLI Y.



27 Ağustos 2012 Pazartesi

....KENT...



"Dedin, "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.
Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
Aklım daha nice kalacak bu ülkede.
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarımı kıydığım boşa harcadığım."
Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler
bulamayacaksın.


Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda
dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma,
Bir gemi yok, bir yol yok sana.
Değil mi ki hayatını kıydın burada.
bu küçük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.


Diyorsun ki, bir başka ülkeye,
bir başka denize gitmek istiyorum ;
bundan daha güzel bir başka kent vardır kuşkusuz,
ama kötü yazgım peşimi bırakmaz ne yapsam,
ve kalbim gömülü bir ceset sanki burada.
Ruhum daha ne kadar katlanacak bu çoraklığa
nereye çevirsem yüzümü, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma
bunca yıllarımı boşa tükettiğim şu ülkede..?

Yeni bir ülke bulamazsın, arama:

bulamayacaksın başka denizler de
nereye gitsen bu kent ardından gelecek senin,
aynı sokaklarda dolaşıp duracaksın yine,
aynı hep aynı mahallede yaşlanacaksın,
aynı hep aynı evlerde ağaracak saçların
ve dönüp bu kente geleceksin sonunda;
yanılma sakın, bir başka şey umma,
seni bekleyen bir gemi yok, bir çıkar yolun yok...
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte
öyle kıydın demektir ona, bütün yeryüzünde."


Konstantin Kavafis