31 Ağustos 2012 Cuma

Nehir Tanrısı... Wilbur Smith


Herkese merhabalar..
Bugünkü kitap konumuz Eski Mısır'la ilgili bir hikaye. Birçok kişi Mısır'la ilgili efsaneler,hikayeler,romanları ve filmleri sever. Mumyanın Laneti falan mesela değilmi? :) Ama bu kitapta mumya laneti yok onun yerine
çok güzel ve güçlü bir aşk,Mısır'daki güç çatışmaları, odönemde yapılan buluşlar,eserler ,heyecan,aksiyon kısacası ne ararsanız var bu kitapta.
Ben inanılmaz keyifle okumuştum  hem sonunu getirmek istiyordum hemde hiç bitmese gibisinden :D
Kitabı birazda duygusal kılan özellikse anlatan kişinin zamanın prensesinin hizmetlisi olması.
Ama aralarında okadar güzel bir dostluk var adam kendini fazlasıyla ona adamış durumda ve prenses için Firavuna dahi oyun çeviriyor. Beni çok şaşırtan bir konusu da koskoca Mısır krallığını bir başka yere taşımaları gerektiği bölümdü. Nehirlerin üzerinde birsürü insan,eşya,hazineler..
Daha fazla kopya vermeyeyim eniyisi eğer rastlarsanız aklınızda olsun okumaktan biran bile sıkılmayacağınız
bir kitapdır.

Bu kitabın devamı niteliğinde olan Yedinci Papirüste aynı şekilde macerası unsuru yüksek bir kitap.Ama bende Nehir Tanrısının daha özel bir yeri oluştu nedense. Belkide içinde duygusal anlamda daha fazla içerik olmasındandır. ;)
Şimdiden keyifli saatler diliyorum sizlere.
Hoşçakalın ;)

28 Ağustos 2012 Salı

Ey Gökyüzü Açıl...


Ey gökyüzü açıl...
            Salıver üzerimize ruhumuzu yıkayacak olan yağmurları..

Ey gökyüzü açıl...
            Dökülen her damla bir acıyı eritip götürsün,
            Unuttursun geçmişi,silsin tüm hatıraları..

Ey gökyüzü açıl..
            Beklenen herşeyi getir,geri gelmeyen herşeyi..
            Bize yeni hayat,yeni bir sayfa hediye et..

Ey gökyüzü açıl..
Uykuları huzurlu kıl,kimse bilmeden alışalım bir parçanınm eksikliğine,
kabullenelim artık var olmayan herşeyi..

                                                               Bırakalım gitsin..
                                                              Unutalım gitsin..
                                                             Silelim bitsin...

ASLI Y.



27 Ağustos 2012 Pazartesi

....KENT...



"Dedin, "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.
Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
Aklım daha nice kalacak bu ülkede.
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarımı kıydığım boşa harcadığım."
Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler
bulamayacaksın.


Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda
dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma,
Bir gemi yok, bir yol yok sana.
Değil mi ki hayatını kıydın burada.
bu küçük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.


Diyorsun ki, bir başka ülkeye,
bir başka denize gitmek istiyorum ;
bundan daha güzel bir başka kent vardır kuşkusuz,
ama kötü yazgım peşimi bırakmaz ne yapsam,
ve kalbim gömülü bir ceset sanki burada.
Ruhum daha ne kadar katlanacak bu çoraklığa
nereye çevirsem yüzümü, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma
bunca yıllarımı boşa tükettiğim şu ülkede..?

Yeni bir ülke bulamazsın, arama:

bulamayacaksın başka denizler de
nereye gitsen bu kent ardından gelecek senin,
aynı sokaklarda dolaşıp duracaksın yine,
aynı hep aynı mahallede yaşlanacaksın,
aynı hep aynı evlerde ağaracak saçların
ve dönüp bu kente geleceksin sonunda;
yanılma sakın, bir başka şey umma,
seni bekleyen bir gemi yok, bir çıkar yolun yok...
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte
öyle kıydın demektir ona, bütün yeryüzünde."


Konstantin Kavafis

26 Ağustos 2012 Pazar

Rec 1-2-3 Düşüncelerim..




Slmlar arada  filmlerdende bahsetmek lazım değilmi sonuçta çoğu kitap filme dönüştürülüyor ;)
Ama bu değil tabiki. İlk filmle bence oldukça iyi çıkış yakalamıştı Rec hatta "amerikan yapım olmazsa izlenmez" önyargısını bile yıktı bence. Hiç vakit kaybetmeden çekilen Quarantina'nın tutulmayışı bunun ispatı. Başroldeki oyuncunun olayların dehşetini kendi diliyle anlatması,hiçbir abartıya kaçılmaması ve tabiiki en önemlisi sadece bir bina içinde yani klostrofobik bir şekilde anlatılıyor olması filmi kesinlikle bir başyapıt haline getirdi.
Aynı şekilde 2. filmde hikayeye sadık kalınması neredeyse hiçbirşeyin atlanmaması sanki filme hiç ara verilmemiş havası çok çok hoşuma gitti (herkes dağılmadan hadi bi gayret ikiyide çekelim arkadaşlar :))
Ama açıkcası ilk filmden artık alışık olduğumuz o kapalı mekan korkusu çok germedi bizi bu sefer.
Çünkü sonuçta olayların geçtiği mekana aşinayız,dairelerin kimlere ait olduğunu biliyoruz.(mesela korkunç şişman teyze :)
Ayrıca ben finalide çok beğendim.En sevdiğim 3 temadan biri Exorcism ve zombie karışımı harika ötesi bi fikir olmuş bence.
Vee gelelim 3. filmeee ;) Tamam düğün çok güzeldi,gelin çok masum ve çok vahşiydi :P , Kutsal metin okunurken dönüşenlerin kalakalması fikri harikaydı amaa neden azda olsa komedi içeriyor???
Yani ne alaka adamın şövalye kıyafetine bakıp"ne yapacağımı biliyorum" demesi..?
Arka odalardan birine kaçmış olan 2 sevgilin olayların hiiiiiçbirinden haberinin olmaması??
Gelin hanımın tam bir şov hareketiyle "tut şu gelinliğin eteğini" deyip kestirmesi falan??


Yani ilk iki filmdeki safi korku,böyle bir şeyin gerçekleşmesi halinde

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Sophie Hannah... Küçük Surat








Slmlar herkese :) Bugün farklı bir kitap olsun istedim paylaşmak istediğim.Aslında yine gerilim türü bir kitap (çok fazla olmasada.) ama ana karakterin henüz 2 haftalık bir anne olması etkilemişti beni. Aranızda anne olan varsa zaten durumun hassasiyetini anlar ;) Çünkü taze annemiz  doğumdan sonra hava almak için ilk kez bebeğini bırakıp çıkıyor ve geri geldiğinde bebeğinin değiştirilmiş olduğunu görüyor !!
Etrafındaki herkes eşide dahil ilk olarak ona inanmıyor ama zamanla inanmamakla kalmayıp hakarete varan davranışlar sergiliyor.
Ne yalan söyleyeyim eşinin odenli kafayı sıyıracağı hiç aklıma gelmezdi :). Oldukça farklı,ilgi çekici ve özellikle anneler için fazlasıyla gerilim yüklü. Herkes bir bebeğin kaybolmasıyla üzülür elbet ama bir annenin bebeğine hemde daha 2 haftalık bebeğine bakıp "bu benim bebeğim değil" korkusu yaşaması apayrı bir şey.
Henüz bebeğin yüzünü dahi tam olarak ezberlememiştir insan. Üstelik çoğu bebek ilk hafta birbirine çok benziyor.Anne akla gelebilecek her şeyi deniyor etrafındakileri inandırmak için bebeği tarttırıyor,boyunu ölçtürüyor ama inandıramıyor.. Daha fazla bilgi aktarmadan okumanızı kesinlikle tavsiye ederek bırakıyorum :)
 Herkese iyi günler dilerim, Hoşçakalın ;)




Küçük Surat

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Kalbini Yanımda Taşıyorum..

"Kalbini yanımda taşıyorum,
seni kalbimde taşıyorum..
Ve hiç şüphem yokki nereye gidersem gideyim,
Sende benimle geliyorsun,
Ve bir başıma yaptığım şeyleri
Aslında sende benimle yapıyorsun..
Kaderden korkmuyorum;Çünkü kaderim sensin,
Dünyayı istemem;Çünkü benim Dünyam sensin..
İşte kimsenin bilmediği derin sırrım,
İşte köklerin kökü,göklerin göğü ve hayat denilen gökler ve gökler..
Ruhun umabileceğinden daha çok büyüyen,aklın saklayabileceğinden..
Bu yıldızları birbirinden ayrı tutan mucize..
Kalbini yanımda taşıyorum,
  Ve seni kalbimde taşıyorum.."


"Kalbini yanımda taşıyorum,
(e.e.cummings)

17 Ağustos 2012 Cuma

V.C Andrews.. Gizli Mücevher

Slmlar..
Bugünkü konum bu kitaptır efeniim :) Bu yazarın daha önce kütüphanede Çatı Serisi isimli kitaplarını görmüştüm ama bana basit tarzda hikayeler gibi görünmüştü ve almamıştım.
Daha sonra bu kitabı uygun fiyata görünce ve kütüphaneninde taaa 24 ağustosa kadar kapalı kalacağını öğrenince boş durmaktan iyidir deyip aldım.
Geceleri uyumadan el feneriyle okumaya bayılıyorum :) Uzun bir süre beklettim kitabı en sonunda hiç okuyacak birşey kanlayınca b, baktım başlamışım bile. Velhasıl efendim kitap korku-gerilim tarzı hikayeleri okumaya yeni başlayanlara,
yada ergen gruba girecek kuzen yeğen bağlantılı akrabalara-tanıdıklara hediye edilebilecek türden bir
tarz. Yani içindeki gerilim unsuru düşük doz ama yinede merak uyandıracak ayarda ;)
Şahsen ben o yaşlardayken bayılırdım bu tarz kitaplara ama her şeyin bir ayarı var.
 Mesela o yaştaki birine Grange ın kitaplarını kesinlikle tavsiye etmem. O yaşlar derken işte ne bileyim 13-14 falan.
Belki amaan şimdikiler neler okuyorlar falan diyorsunuz ama gerçekten okunan herşey insana birşeyler öğretir ve iz bırakır. Ben tahminen 11 -12 yaşlarındayken Gülten Dayıoğlunun Ölümsüz Ece kitabını okumuştum ve o hikaye neredeyse tamamen hala aklımda.
 Hemde o zamanlar uzun uzun düşünürdüm acaba gerçekten böyle birşey olurmu falan diye :)


 Kitabın arka kapaktaki yazıyı aktarıyorum az çok fikir sahibi olursunuz ;)

" Pearl yaşlı kadına kardeşinin geçirdiği kazayı anlatırken onun gözlerinde parlayan nefret ışıklarını görmüştü.
Belki de annesi hakkında çok şey bildiği halde asla konuşmayacağını anlamıştı.
Genç kız hep mutluluğu düşmemişti ama kaderi onun ailesini karanlık geçmişinin gölgelerine doğru çekiyordu.."

16 Ağustos 2012 Perşembe

Aşk Derken??

Hangi aşk sonsuza kadar sürer?
Hangi yürek sonsuza kadar sever?
Bir gün bittiğinde gecenin başladığını kim kabul eder?
Sözler verilmiş,eller kenetlenmiş..
Uzaklardan kopup gelen bir rüzgar kadar güçlü
Kendini bir bıraksa gökyüzü kadar ağlak,
Yüreğini bir açsa yanardağ kadar sıcak olan mı?
Kim dayanabilir zamanın fırça darbelerine
Her an her saniye yeni bir ton,yeni bir renk
Hepsi bir sınav, sözlü,yazılı,zor kolay..
Her şey değişir,
Her kapı kapanır,
Yerine yenisi ya açılır , ya açılmaz bilemezsin
Elinden geleni yaptım desende karşı koyamazsın
Hiç kimseyi  kendi aşkın kadar büyütemezsin
Ve içine kendi adını yazdıramazsın
Seversin sevilmezsin,
Beklersin beklenmezsin,
Yanarsın kavrulursun ama tek bir damla teselli bulamazsın..
Yani aşk derken neyi kasdettin onu bile anlatamazsın
Ellerinde koca bir boşluk kalakalırsın..

9 Ağustos 2012 Perşembe

Dean R. Koontz... Gizli Ev

Merhabalar..
Blog yazmak işi gerçekten çok güzel bir alışkanlık haline geliyor bende. Okuduğum çok beğendiğim,hayran kaldığım bir çok kitap hakkındaki düşüncelerimi,yorumlarımı paylaşmak harika bir şey.
(belki şuan erken ama) İlerde benim gibi düşünen birilerinin gözüne takılıp okunanlar hakkında aynı yada farklı görüşlerini belirten birilerinin olması ihtimali bile beni sevindiriyor. :)
Hani film izlerkende öyledir. Film biter çok beğenmişssindir süperdi  falan deyip yanındakilere "Nasıl bir filmdi ama dimi?" deyipte yorumlayamıyorsan hevesi kursağında kalıyor insanın bir nevi.
Kitaplarda öyle. Benim etrafımda ya okumayı sevmeyen yada en fazla ağlak,içler acınası durum hikayeleri yada imkansız aşk romanları sevenler var. Tamam bende severim belki ama hani daha bi özlellikli olanları.
Yoksa adam sevmiş kızın babası vermemiş falan ezbere bildiğimiz şeyler değilmi?
Ama dram olarak sevdiğim ne derseniz Angelanın Küllerini okurken yarım saat ağlamışlığım var ;)
Ya da Kayıp Nişanlıyı izlerken filmin sonuna kadar yutkunup yutkunup en son sahnede hani adamın" İyi de neden ağlıyorsun?" diye sormasıyla tamamen koyverdiğimde var. Hele hele "Stay" isimli filmi izleyipte bir ay boyunca triplerde gezmem bile var yani. Olağanüstü güzel bir filmdi pek ses getirmedi ama eğer izlemediyseniz kesinlikle tavsiye ederim. Üstelik gayette iyi oyuncuları var. Ya hu ben neden bahsedecektim konu nerelere geldi :))
Evet başlıkta bahsettiğim yazarın Gizli ev isimli kitabıyla Grange'ın Şeytan Yemini kitabını okuyanlar aradaki benzerliği farkettimi diye merak ettim açıkcası?
Yani ölen kişinin daha doğrusu ölümden dönen kişinin, hayatla ölüm arasındayken şeytanın emrine girmesi,insanları ölümden döndüren doktorlar, ve bu kişilerin akılalmaz bir şekilde bir canavara dönüşmesi bayaaa bi benzerlik gösteriyor. Gizli Ev elbetteki Şeytan yemininden önce yazıldı ama ya Grange'a ilham verdi yada tamamen konu seçimlerinin tesadüfü.(böyle düşünmek daha mantıklı değilmi? Opsskopyaaa :D :D                  Şeytan Yemini
Efendiiiim yazıma burada son veririken siz değerli okuyucuların yorumlarını eksik etmemesini umuyorum.
Sonuçta.. neydiii.. heh Hayat paylaşınca güzelllll  :D :D
hoşçakalın..

Kitapları sevmek adına söyleyebileceğim herşeyde bunda gizli :)

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Veee King ;)

Korku-gerilim romanı deyince Stephan King'i saymadan olmaz değilmi? Bu tür kitapları okurken herkesin aklına gelir herhalde nasıl düşünüyorlar? bu nasıl bir hayal gücü? :)
King'in Karanlık Öyküler isimli kitabında yazarın notları bulunuyor en arka bölümde ve hikayeleri için nerelerden esinlendiğini anlatmış.Koskoca bir restaurant katliamını anlatan hikayeyi bir gün önünden geçerken gözgöze geldiği bir garsonun bakışlarından etkilenmiş-ürkmüş ve "acaba nasıl bir hayat yaşıyor,ne tür sıkıntıları var" diye düşünürken oluşmuş :) nasıl ama ? Kitaplarının en güzel tarafı bu bence hikayelerinin nereden geldiğini anlatması. Bunları anlatınca insan hikayeyi okumaktan daha çok zevk alıyor ve daha çok şaşırtıyor. Sadece arabayla önünden geçtiği umumi tuvaletler hakkında bile bir gerilim hikayesi çıkartabiliyor. Olağanüstü bir hayalgücü kısacası.
En son okuduğum Kujo beni tam anlamıyla gerdi okadar ki bir ara yerimden kalkmaya tırstım "dışarda köpek var" dikkat :). Bit pazarından bulduğum epey eski kitaplarından biri olan Dolores bile süperdi ya. Kısa bir kitap ama tekrar tekrar okunabiliyor. Ayrıca Yazma Sanatı nıda okumuştum ve "acaba bende bir denesemmi yazmayı" diye düşünmedim değil :) Hem bu kadar çok okunan,kazanan bir yazarın bunları paylaşması çok hoş bence. Kitaplarının sonunda başında okuyucuyla samimi iletişimleri "sayın okur sizi azda olsa korkutabildiysem,bir an için arkanızda biri var hissi oluşturduysam ne mutlu bana" yazılarına ayrıca bayılıyorum. Kitabı okuyup bitirince sanki karşında durup "Ee nasıl olmuş" deyip gülümsüyor gibi geliyor. Bu yazar hakkında daha da yazmak istiyorum özellikle kitapları hakkında kısa yorumlar yazmak isterim şimdilik burada bırakıyorum. Sayın okur eğer hiç okumadıysanız sizi azda olsa meraklandırdıydam ne mutlu bana ;)

7 Ağustos 2012 Salı

Kitaplarım

İlk paylaşımım bu olsun istedim.Kafayı boşaltmak ve kendi kendine kalmak için en güzel şeylerden biri :) Onlarsız bir dünya düşünemiyorum. En son elimde Jean-Christophe Grange'ın Sisle Gelen Yolcu isimli kitabını bitirdim.Bu yazarın daha öncede Siyah Kan,Şeytan Yemini kitaplarını okumuştum.Açıkcası Siyah Kan olağanüstü bir kitaptı hani kesinlikle aklın almayacağı bir mizansen.Her bölümde biraz daha şaşırıyor insan ve tahmin edilemeyecek bir şekilde ilerliyor.Ama baştan söyleyeyim gerilim,polisiye,korku tarzı şeyleri sevmiyorsanız bu yazar size göre değil.Aynı şekilde Şeytan Yemini de süperdi. tüm kitap boyunca doğaüstü birşeyler olduğunu düşünüyorsunuz ve bekliyorsunuz ama yine tahmin edilemeyecek bir şekilde açıklığa kavuşuyor. Ama açıkcası bu son kitapta onlardaki heyecanı yaşamadım.Belki diğer kitaplarındaki kırk yıl düşünsem aklıma gelmez denecek cinayetler,olaylar olmadığı ve sadece kahramanın yaşadığı psikolojik durumu anlattığı için olabilir. Yine de güzeldi elimden bırakamadım gözlerime ağrı girdi bitireyim derken ama ne bilim Siyah Kan tam anlamıyla büyülemişti diyebilirim. İşte böyleee :) Okuduğum ve beğendiğim kitaplar hakkında yazmaya devam etmek istiyorum. Belki okumayı sevenler için bir tavsiye niteliği olur.Etrafımda okumaktan nefret ederim diyen arkadaşlar var nasıl şaşırıyorum anlatamam ;)
Herkese iyi günler dilerim..

Merhaba..

Bu ilk yazım olacak şimdilik slm vermek dışında birşey yazamıyorum.Daha olayı çözme aşamasındayım ;)