9 Kasım 2013 Cumartesi

iki film birden **Korku Gecesi 2 ** & **Mars'taki Son Günler**

Merhabalar herkese uzuun uzuuun aralar verip gelip yazıyorum ne fenayım dimi :)
Herneyse konuya geçelim İlk Filmimiz Korku Gecesi 2. Birinciyi çoğunuz biliyordur heralde Colin Farrel'ın oynadığı ve ayrıca Doctor Who'da ortaya çıkınca çok güzel bir yapıt çıkmıştı ortaya. Yani şahsen ben ilkini daha çok beğenmiştim.
Yanii konu daha akıcı ve uygun olmuştu anlaşılmayan bir yer kalmamıştı ve sonuda gayet güzel bağlanmıştı.
İkincisindeyse Dexter ve Ölüm Bekçisi filmlerinden hatırlayacağımız Jaime Murray oynuyor.Aslında kadını görür görmez aklıma Debra'nın küfürleri geldi ne kıl olmuştu ama yaa :)
Yaniii kendisini zaten beğeniyorum hikaye güzel,makyaj vasat hele havuz başında en son dönüştüğü şey plastik kaplama gibi duruyordu bence ne bileyim .. Zaten oraya kadar hadi bi gideri vardı ama orda neler oldu onu bir türlü çözemedim yani kız arkadaşı ne çabuk dönüştü? hele Will Payne (Charley) ışık hızıyla dönüştü zaten ondan sonrası bi oraya git gel bi ortalıkta hırlaya hırlaya gezin... bana enteresan ve karmakarışık geldi...
Film yapımcısı daha doğrusu sunucuyu ilk filmdeki Doktor Who'ya benzetmeye çalışmışlar gibi ama yanaşamamış bile yani tip olarak :)

velhasıl yinede fena değil izlenir yanii ama ilki daha başarılıydı orası kesin ;)
 (yanlız postere bayıldım o ayrı)

**************

2. filmimiz Mars'taki Son Günler... Bayılırım zaten başka bir evren,virüsler,mutasyon mesela Promethius harika,harika,harikaydı benceeee :)
Bu da güzeldi ama hakkını yememek lazım. Bakterinin bulaşması,etkisi,verilen tepkiler hepsi oturmuş ucu açık sahne kalmamış benim görüşüme göre. Liev Schreiber başrolde ben bu oyuncuyu Omen filminden hatırlıyorum heee birde Çatlak Film diye oyuncu kadrosuyla göz dolduran saçma ama bir okadarda komedi taşan Filmden :):):)
Konu sabit tahmin edersiniz araştırma için 6 aydır Mars'ta bulunan ekip son günün gecesinde bi kaza geçirir ve olanlar olur..6 kişilik ekipten kim-ler sağ kaldı diye merak ederseniz buyrun izleyin efenim kopya çekmek yok :))

Şimdilik bu kadar benden hepinize iyi geceler ve mutlu sabahlar diliyorum:)
HOŞÇAKALIIINN <3



Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

6 Ekim 2013 Pazar

R.I.P.D.... Ölümsüz Polisler :)


Merhabalar herkese uzun uzun aralarla yazabiliyorum çünküüü okuduğum kitaplar genelde aynı yazarlara ait ve açıkcası uzun zamandır king kitabı bulamamnın sıkkınlığı içindeyim.
Filmlere gelirsek aslında izlenmiş olarak işaretlenen bir çok film var ama ben hani farklı olan,akılda kalan yapımlardan bahsetmeyi seviyorum benim için tabii :)
Misal Enter Nowhere filmi eminim bir çok kişi için duyulmamış bi filmdi..
He birde dizilerimin başlmasını bekliyorum halihazırda tek başlayan Big Bang Theory onuda daha başlamadım izlemeye.
4 göz 6 kulak Walking Dead bekliyoruummmm :) :) :)
Ama bu arada geçen akşam izlediğim ve uzun süredir böyle ağlendiren bir komedi görmediğim için söz etmek istediğim Ölümsüz Polisler var..
Filmin daha ilk dakikalarında başladım kopmaya neden mi ?
Departmanın adı yüzünden "Huzur İçinde Yatsınlar Departmanı" :D :D
Oyuncular zaten süperdi isimler yeter Jeff Bridges,Ryan Reynolds,Kevin Bacon vs..

Robert Schwentke aynı zamanda Bruce Willis'in başrolde oynadığı "RED" filminin Yönetmenidir..
Bu kadar iyi oyuncu kadrosuyla daha güzel olabilirdi diyenler de var tabii.. Ama bilmem benim çok hoşuma gitti kesinlikle güzel vakit geçirdim ama itiraf etmek gerekirse birazcıcık basit olmuş özellikle en son çatıda dövüş sahneleri ;P
Neyse ben tavsiye ederim eğlenceli,aksiyonu bol,komedisi tadında bi film ;)




Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

2 Eylül 2013 Pazartesi

AŞK,Bir Kere.... Maeve Binchy

Bence de öyle,AŞK bir kere yaşanır ; Evlenirsen köklü bir sevgiye dönüşür,kavuşamazsan aşk olarak kalır..
Kitaptaki ilk karakter Maddy için hikayesinin sonu güzel bitecek sanmıştım amma çağımız tabiriyle bir "odun"a aşık olmuş ve bunu 30'lu yaşlarında farkediyor..
Bir de kitabı bitirdikten sonra ilk düşündüğüm bu yazar tamamen sıradan insanlar,sıradan olaylar anlatıyor ama nasıl bu kadar sürükleyici,merak uyandırıcı olabiliyor?
Sonra da aklıma şu geldi biz kadın milleti pek bir meraklıyızdırya kim ne yapmış,nerede yapmış, nasıl olmuş,, sonuç ne? falan diye.. Herhalde ondan sebep kitap bir sarıyor insanı sormayın gitsin :)
İtalyanca Aşk Başkadır isimli roman gibi gelişip sonunda birbirine bağlanacak sandım ama bu daha farklı oldu ; en baştan birbirinin hayatı içindeki çocukluk arkadaşlarının geçirdiği yıllar anlatılıyor.
Kimisi yine çocukluk arkadaşıyla evleniyor,Kimisi aşık olup uzaklara,başkalarına yolluyor,kimiside varlığada yokluğada eyvallah çekiyor..
Bu benim fikrim,benim inancım tabii ama AŞK bir kere.. mantığı bana çok yerinde geliyor..
2. aşkım 3. aşkım diye bir şey yok.. Ve evet evlilikte aşk olamaz ,olmaz işte..
Ama tamamen klişeleşmiş bir deyimle "daha kalıcı olan SEVGİ" vardır. Kesinlikle karşı çıkanda olabilir."Ben evliyim ve aşığım" diyende..
O zaman ortaya "AŞK"tan ne anladığımıza bağlı gerçeği ortaya çıkıyor..
Bana göre aşk gecesi-gündüzü olmadan,gözü başka bir Dünya varlığını görmeden,gözlerini ondan alamayan,ağzından çıkacak her lafı ilahi bir şeymiş gibi bekleyen.. Kısacası masallarda olabilecek bir şeydir ehh haksızlık etmeyelim ilişkinin ilk 3-6 ayıda buna benzer geçebilir..
Ama ilişkinin devamı gelirse ve evlilik gerçekleşirse o artık AŞK olarak kalmaz.. He ölmezde bakın Bende ölür fikrine katılmıyorum..

Bu kadar yoğun duygular beslediğiniz kişiye artık daha oturmuş,sindirilmiş,kökleşmiş bir duygu beslersiniz. Bir 10-15 sene sonra gözlerine baktığınızda hala içiniz kıpır kıpır oluyorsa Dünya'daki nadir insanlardan birisiniz demektir..

Velhasıl bu konu çooooook su kaldırır :))
Ben bu kitabınıda beğendim tavsiye ederim.Özellikle Maura kadar pozitif olmayı çok isterdim.
Maura kimmi? E okuyun bakalım kopya çekmek yok ;)

Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

27 Ağustos 2013 Salı

Sinema&Kitap Durağı: Tess Gerritsen "CERRAH".. Maxime Chattam "KÖTÜ RUH...

Sinema&Kitap Durağı: Tess Gerritsen "CERRAH".. Maxime Chattam "KÖTÜ RUH...: Uzuuuun bir aradan sonra tekrar merhabalar.Tatil dönüşü iki kitap birden ele alayım dedim. Belki biraz bencilce bir ifade olacak ama bu iki ...

Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

18 Ağustos 2013 Pazar

Tess Gerritsen "CERRAH".. Maxime Chattam "KÖTÜ RUH"

Uzuuuun bir aradan sonra tekrar merhabalar.Tatil dönüşü iki kitap birden ele alayım dedim. Belki biraz bencilce bir ifade olacak ama bu iki kitabı toplasam ancak bir şeyler çıkartabilirim gibi geldi bana :)
 Bilmiyorum Grange'ın kitaplarını okuduktan sonramı böyle oldum,yada ondan önce bu yazarları tanısaydım daha mı hoşuma giderdi... Karar veremedim..

Öncelikle Tess Gerritsen'le başlayayım.Kendisi dahiliye uzmanı iken mesleğini bırakıp yazarlığa ağırlık vermiş-miş,bir çok kitabı varsada ben Cerraha rastladım ve okudum.. Yanii bana kalsa hanımefendi bence hem işine hemde yazarlığa devam edebilirmiş. Yani ortada öyle olağanüstü bir üslup,kurgu,hayal gücü göremedim ben.
Gayet açık,basit,kolay yoldan anlatılan bir hikaye, Dünya üzerinde kendine ilham verecek Yunan mitolojisinden başka bir şey yokmuş gibi bir katil, ve  o kadar belirgin bir şekilde "kesin en yakınındaki katil çıkar" tezine aday bir figüran doktor falan filan..
Hem hikaye Chattam'ın kine benziyor diye hemde eğer basamaklandıracak olursam 4 yada 5'ten yukarı çıkamayacağı ( En tepede Grange var dersek) için beğenmedim,cezbetmedi,kendimden geçmedim yani :)



Gelelim Kötü Ruh'a.. Onu az önceki kitaptan da az beğendiğim için sona bıraktım...
Bu beyefendide hiç korkmadan otopsilere girmiş-miş,polislerle vakit geçirmiş-miş.. Canım sen kendin dahi polis hatta dedektif olsan belli ki hayal dünyanın sınırları belli,hiç olmazsa normal sınırlar ve tahmin edilebilir bir seviyede. O yüzden kitap çelişkiler,gariplikler ve bir yön kaybı içinde yüzüyor.
Mesela Diana madem asosyal yaşayan,erkeklerden ilgi görmeyi sevmeyen bir tip neden saç rengini değiştiriyor üstelikte bunu mavi gözlerini dahada vurguladığını anladığından beri yapıyor-muş ?
Yani kızın başına sırf bu asosyal yaşamaktan dolayı geliyor ne geldiyse oderece uzak bir kişilik karakteriyle çelişen böyle bir şeyi neden yapsın?
İki; bir kere adamın eline düşmüşsün, işte öldü sanılıyor yok ölmemiş olduğu anlaşılıyor falan nasıl biri olduğunu bildiğin halde elinden canını zor kurtardın ya.. Hangi akla hizmet kız onun inine tekrar tek başına ve SİLAHSIZ gidebiliyor??
 Vee en kritik soru kitabın  neredeyse ana kahramanıda ölüyorsa bu hikayeyi ölümsüz kılacak,akılda bırakacak geriye ne kalır? "Brolin eski sıkıcı hayatına geri döner" Yani değişen bişe yok bu kitap yazılmasa ,bu hikaye anlatılmasada olurdu :)

Mutlu son aşığı olduğumdan değil mesela beni benden alan KUJO kötü sonla bitiyor.Hemde beni gözlerimden su sızdıracak kadar kötü.. Ama sonuç: Kadınla erkeğin hayatları değişiyor,kişilikleri değişiyor.
Yani anlatılan hikaye aslında hala devam ediyor...

Velhasıl efendim Dilber hanımın dediği gibi "Heç Beğenmedim". Eğer görürde alırsanız fazla birşey beklemeyin.

Hele hele Maxime Chattam'ın Kitabının arkasında yazanla arasında fersah fersah fark var :)))

 "Fransa'nın artık yeni bir Jean-Christophe Grange'ı var"

Duyda İnanmaaa :))))






Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

3 Haziran 2013 Pazartesi

*** Bir "Taksim" Düşlüyorum**

"Bir Taksim...
Ağaçların altında insanların oturup sohbet ettiği. Onlarca farklı düşünceden insanın  mükemmel bir uyum içinde yaşadığı..
Fikirlerin yargılanmadığı,önyargının ne olduğunu bilinmeyen bir şehir.
Kimi çocuğun katolik olarak yetişdiği,kiminin kız-erkek ayrı okullarda okuduğu ve bunun "amannn irticacılar" diye sömürülmediği..
 Hiç kimsenin kimseye değil hakaret;  alaycı,rencide edici bir şekilde dahi bakmadığı..
Boynunda haç taşıyan yaşlı bir amcaya çarşaflı bir genç kızın gülümseyerek yer verdiği otobüsler, "mekanımızda alkol ve domuz eti satışı mevcuttur" deyip müslüman ve yahudi müşterilerini dürüstçe uyaran dükkanlar-lokantalar,.camilerin,kiliselerin,sinagogların aynı derecede kutsal-dokunulmaz-manevi yerler kabul edildiği...
 FİKİR ayrılığı yaşanan konularda herkesin ortak kararlar alıp-uygulayabildiği sakince ve aklıselim bir şekilde oturup konuştuğu ortamları barındıran bir şehir...
Halkın dinlendiği,herkese özgürlükler tanındığı,önceliğin İNSAN-LIK olduğu,tarihinde ayaklanmalar,isyanlar,başkaldırılarla dolu olan değil !! ,
Kesimler arası anlaşmalarla,herhangi bir felaketle karşılaşıldığında değil ;Her zaman beraberce İstiklal Marşının söylendiği, ÖNEMLİ olanın birlik,beraberlik,halk olmak olduğu,
YOKSA bizi yıkmak sömürmek isteyenlerin zaten varolduğunun bilindiği., BİR TAKSİM DÜŞLÜYORUM..



Bunları anlamamız için illede uzaylıların Dünyayı istila etmeleri ,bedenleri beyinleri ele geçirmeleri,
"Bu İnsan Irkı Zaten İnsanlığına Dünyasına Sahip Çıkamıyordu" lafının haklı çıkması mı lazım???

BÖYLE CİDDİ BİR KONUYU  NEDEN FANTASTİK BİR KONUYLA BAĞLADIM???

Ehhh bu yazı baştan aşağı fantastik değil mi zaten ????


Yorumlarınızı Bekliyorum ;)

12 Mayıs 2013 Pazar

THE HOST.... GÖÇEBE


Warm Body's izledikten sonra erken konuşmuşum efendim daha bir uzaylıyla bir insanın aşkı varmış :)
 Aslında bir zombiye aşık olmaktan daha normal bir durum bence :D
 Şaka bir yana aslında oldukça güzel bir filmdi. Yani bazı filmleri izleyip éiyi hoşta bu salgın nasıl başlamış"
yada "bu istila nasıl olmuş nezaman olmuş" deyip boşulukları doldurmaya çalıştığımız oluyor.
Ama her nasılsa böyle bir merak hissi bırakmadı bu film bende.
Duygusal yoğunluğu fazla olduğu için olabilir.
Aksiyon sahneleri güzeldi,ikili konuşmalar ve en süperide nasıl bir yer bulmuşlar öyle yahu ne kadar harika gerçekten !!
Yine de çok azıcık enteresan değil mi aynı kıza bakıp "ben senin içindekine aşığım" demek? aradaki fark sadece göz rengi ?
Artık Bir Erkekle Bir Kadının Aşkı sarmıyor,cazip gelmiyor yada ne bileyim dikkat çekmiyorki önce vampir-insan,sonra zombi-insan,şimdide uzaylı-insan aşkı revaçta...
Stephenie Meyer duygusal anlamda bilim-kuguya varan bir zevke ve hayal gücüne sahip sanırım ;)
Doğrudur olabilir böyle bir özlem vardı zaten değil mi?
Bir sakız reklamında vardı galiba "Sizin gezegende AŞK varmı  AŞK?"

Hiç Bilmiyorum Varmı Acaba?? ;))

Yorumlarınızı Bekliyorum ;)